15 Ocak 2008 Salı

İyilik Bul, İyilik Yap

Dersimiz hayat bilgisi...


Orta ikinci sınıf öğrencisi Trevor, yılın ilk dersinde, yeni Sosyal Bilgiler öğretmeni Eugene Simonet’nin konuşmasından çok etkilenir: “İsteseniz de istemeseniz de dünya sizi ilgilendiriyor. Şimdi kimse sizden bir şey beklemiyor olabilir, ama yarın öbür gün özgür olacaksınız ve dünyayla yüzyüze geleceksiniz. Peki ya dünya bir hayalkırıklığından ibaretse? O zaman hoşlanmadığınız şeyleri hayatınızdan çıkarıp atmak, hiç değilse karşınıza çıkan zorlukları ortadan kaldırmak isteyeceksiniz. Peki bunu başarabilir miyiz? Bu soru, size fazladan not kazandırabilecek olan yıllık ödevinizin de konusu: Dünyamızı değiştirecek bir fikir geliştirin ve onu uygulayın! Bu çaba, gereksiz, zor, hatta imkansız gelebilir, ama mümkün. En azından kafanızın içinde mümkün...”
Babası evi terk ettikten sonra, geçimlerini sağlayabilmek için geceleri bir kulüpte, gündüzleri de bir kumarhanede garsonluk yapan alkolik annesiyle birlikte yaşarken, gündelik hayatının büyük kısmını yalnız başına geçirdiği için 11 yaşındaki bir çocuğa göre epey olgunlaşmış olan Trevor, bu yaklaşımı çok ciddiye alır, zaten yoksul bir mahallede geçen hayatı da ona ilham verir ve bir fikir geliştirir, üstelik hemen uygulamaya da başlar.
İyilik Zinciri, basit bir fikirdir aslında: Üç kişiye birer iyilik yap, onlar da üçer kişiye birer iyilik yapsın, sonra o dokuz kişi de üçer kişiye iyilik yapsın, iyilik bulan herkes iyilik yapmayı ihmal etmezse, bu zincir gelişir, dokuz, yirmi yedi, seksen bir derken, dünya daha güzel bir yer olur! Trevor biraz olgun da olsa, nihayetinde bir çocuktur ve İyilik Zinciri elbette çocukça bir fikirdir, ama yardımlaşmanın çoktan unutulduğu, bencilliğin ve hırsın hakim olduğu bir dünyada, epey takdir görecektir!
Evsiz barksız bir adamı gizlice evlerinin garajına getirip karnını doyurarak işe başlayan Trevor, ikinci iyilik olarak, annesi Arlene ile öğretmeni Eugene’in arasını yapmaya çalışır: Kocası tarafından terk edilen, iki işte birden çalışmak zorunda kalan, ama gene de yeterince iyi bir anne olamadığını düşündüğü için kendini alkole vuran Arlene yaralı bir kadındır. Ama yüzünü kaplayan yanık izleri kadar yüreğinde de iz bırakan anılarla ve acılarla boğuşan Eugene de ondan daha iyi durumda değildir, müzmin yalnızlığı içinde yalın bir rutine bağlı kalarak kendini rahatlamaya çalışırken ümitlerini de yitirmeye başlamıştır.
Trevor açısından, yeterince ilgilenemediği için vicdan azabı duyduğu oğlunun zekasından gurur duyan Arlene sorunlarını tek başına aşamayacak durumdayken, kendi çocukluğunun acılarını hatırlatan öğrencisinin hassasiyetine hayran olan Eugene de insanlarla yakınlaşmasını engelleyen korunma duvarlarını yıkmak zorundadır. Ama birbirlerine yardımcı olsunlar diye yakınlaştırmaya çalıştığı bu iki insanın birlikte olması, o kadar da kolay değildir. Hatta küçük Trevor, giderek İyilik Zinciri fikrinin yürümeyeceğini de düşünmeye başlar, oysa herkes umut peşinde olduğu için işler hiç beklemediği boyutlara gelecektir...
Konu özeti epey geniş oldu, ama bu film bir roman uyarlaması, haliyle hikayesi de ziyadesiyle dolu. Hatta bu üç ana karakterin yaşadıklarının arasına, başkalarının başına gelenler de girip çıkıyor. Ve senaryo belki de bu genişlik yüzünden yer yer dağılmaktan kurtulamıyor. Aralara serpiştirilen yan hikayeler filmin anlatmaya çalıştığı meseleler için zenginleştirici olsa da, özellikle zaman içinde ileri ve geri gidiş sahneleri, akışı gereksiz biçimde bölüyor. Toplumların “kahraman ihtiyacı”na eleştirel bir vurgu yapmak için mi, yoksa aşırı iyimserlikle “herşeye rağmen umut” mesajı vermek için mi çekildiği pek anlaşılamayan final sahnesi ise, filmin genel havasını, hatta sonunda Trevor’ın başına gelen olayın çarpıcılığını bile zedeleyecek kadar zorlama kalıyor.
Gene de, Barışçı ve Derin Darbe gibi patlamalarla dolu hareketli macera filmleriyle tanınan yönetmen Mimi Leder, ilk kez bu kadar duygusal ve durgun bir hikaye ele alırken yumuşak bir anlatım kurmakta zorlanmıyor, ama özellikle oyuncularından yararlanmakta çok başarılı oluyor, ki zaten film de asıl gücünü buradan alıyor: Olağan Şüpheliler’den sonra Amerikan Güzeli’yle de Oscar kazanan Kevin Spacey, Altıncı His’le geçen yıl Oscar’ın güçlü adayları arasın giren küçük Haley Joel Osment ve Benden Bu Kadar’la kazandığı Oscar’dan sonra girdiği sessizlikten ardarda gelen filmlerle (Kadınlar Ne İster, Doktor ve Kadınlar, Yeni Hayat) çıkan Helen Hunt, baştan sona sağlam performanslarla filmi sürüklüyorlar. Yan rollerde ise, İnce Kırmızı Hat’tan sonra Frekans’ta seyrettiğimiz Jim Caviezel, en son U-571’de karşımıza çıkan rock yıldızı Jon Bon Jovi ve yıllar öncesinin Kadın Polis’i Angie Dickinson da var..

Hiç yorum yok: