Sevgi nerede?
Gölgen yok senin, ayakizlerin yok
Neden mi? Acılar barınmamış ki sende
Mutluluk yok, mutsuzluk yok.
(Edip Cansever)
Sevgi belirsizliktedir. Sevgi özlemdedir. Sevgi pişmanlıktadır. Sevgi acılardadır. Sevgi paylaşmaktadır, belki de tek başınalıktadır. Ve sevgi bencilliktedir…
Bu sevginin coğrafyası değildir, ama Aşk Irmakları’nın izlediği yolun bir genel görüntüsü sayılabilir. (Filmin adının “Sevgi Irmakları” olması daha uygun olurdu sanırım.)
Ünlü bir yazar olan Robert (John Cassavetes) iki evlilik ve buna bağlı olarak da iki de boşanma yaşamıştır; kızkardeşi Sarah (Gena Rowlands) ise boşanmak üzeredir.
Robert, çocuklarını çoktan kaybetmiştir, hatta yoksamaktadır. Eski karısı, bir günlüğüne bile olsa, oğulları Albie’yi ona bıraktığında biraz kızar. Ama sonra su yüzüne çıkmaya başlayan sevgi için, hayli geç kalmışlardır…
Sarah da kızını kaybetmek üzeredir.
Robert ünü ve parası sayesinde, sevgiyi değil, ama aşkın ‘görüntü’sünü yaşamaktadır; birçok kadınla birlikte olur, vurdumduymazca para harcar, ama yine de nevrotik ve içine kapalıdır…
Sarah, enerjik, dinamik, sürekli devinim ve neşe maskesinin ardında derin hüzünler taşır…
Ve ikisi de “sevgi”yi arıyordur aslında: Robert kaçarak, Sarah peşinden koşarak…
“Sevgi kesintisiz akan bir ırmaktır, hiç durmaz” der; oysa “boşanmada, tutulmayan sözler, ezilen çocuklar” vardır her zaman Robert’a göre…
Ve bocalar, çırpınırlar…
Aynı ırmağın farklı kollarında hep aynı şeyi ararlar, belki de “anayatak” içinde yüzülemeyecek kadar coşkun aktığı için, yan kollarda yüzerler durmadan…
Cassavetes, senaryosunu Ted Allan’la birlikte yazdıkları Aşk Irmakları’nda kendine has biçemini kullanıyor yine; bu dilin dayanağı olan uzun ve kesintisiz planlarla, oyuncularına (ve çokça da kendine) doğaçlama bir oyun çıkarma olanağı sunuyor. Bundan da iyi bir sonuç alıyor. Özellikle, Rowlands canlılığıyla, Cassavetes mimikleriyle ve Albie rolündeki küçük oyuncu sevimli doğallığıyla büyük haz veriyor. Görüntü yönetmeni Al Ruban da sakin kamera hareketleriyle destekliyor yönetmeni. Hatta bazen değişik bir hava kurarak, yeni tatlar da katıyor; Sarah’nın hayalindeki havuzbaşı traji-komikliği ya da opera sahnesi gibi (bu ikincisi Russell’ın Tommy ve Parker’ın The Wall’unu çağrıştırıyor)…
Aşk Irmakları, sevgi üzerine derinlemesine düşünen/düşündüren bir film; her şey bitiyor, sevgi kalıyor geriye, anısıyla bile olsa…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder