14 Ocak 2008 Pazartesi

Çarpışma

Çarpışan hayatlar...


“Çarpışma”, merkezinde yer alan iki karakterden biri siyah biri beyaz olan, ama onları bir an bile “siyah-beyaz” keskinliğine düşmeden yansıtan bir film, üstelik küçük aksilikler ve hatalarla başlayıp gelişse bile kaçınılmaz olarak toplumsal meseleleri de açığa çıkaran bir çatışma giderek iyice keskinleştiği halde...
Kayınpederinin hukuk şirketinde iyice yükselmek için ahlaksızlıklara göz yumarak çırpınan hali vakti yerinde genç beyaz avukat Gavin Banek ile alkolizmden kurtulmaya çalışırken kendisini sinirliliği yüzünden çocuklarıyla birlikte terk eden karısını yeniden kazanmak için didinen orta halli siyahi sigorta pazarlamacısı Doyle Gipson’ın yolları, hafif atlatılan bir trafik kazasıyla kesişiyor, ama Banek’in duyarsızlıktan zorbalığa, Gipson’ın kızgınlıktan düşmanlığa uzanan tavırları, her yanlış adımda onları akıllarına bile gelmeyecek noktalara varan bir nefret sarmalına sürüklüyor...
İngiliz yönetmen Roger Michell, filmin özgün isminden (“Changing Lanes”) anlaşılabileceği gibi hiç beklemedikleri bir anda planları aksayınca “şerit değiştiren”, daha doğrusu zorda kalınca ya da hüsrana uğrayınca telaş ve öfkeyle yoldan çıkan iki karakter arasındaki gerilimi, hassas ve sürükleyici bir anlatımla aktarıyor: Aslında ne Banek bir insanın hayatını karartabilecek kadar acımasız, ne Gipson öldürmeye girişebilecek kadar gözü dönmüş bir adam, Banek’in hırsı ve umursamazlığı, Gipson’ın dengesizliği ve hırçınlığı, hikayenin temel unsurları haline gelse bile, ikisi de saf “iyi” olmadıkları gibi, saf “kötü” de değiller. Hem senaryonun yapısı, hem yönetmenin bakış açısı, seyircinin baştan sona ikisine de bazen antipati bazen sempati duymasına yol açıyor. Ama ne yazık ki “mutlu son” niyeti, Banek ve Gipson’ın yeniden “şerit değiştirerek” doğru yola girmeye karar verdikleri final bölümünde filmin “gri”liğini beyazdan yana bozuyor!
Heyecanı usul usul yükselen bu sıkı macera filmi karakterler üzerine kurulu olduğu için, oyuncuların başarısı iyice öne çıkıyor: Başrolleri paylaşan tecrübeli usta Samuel L. Jackson ve genç yıldız Ben Affleck’in kırılganlıkları yüzünden sertleşen karakterlerin gerginliğini hissettiren uyumlu yorumları ya da Toni Colette, William Hurt ve Sydney Pollack’ın parlamasa da aksamayan destekleri bir yana, Banek’in karısını canlandıran Amanda Peet tek bir sahneyle akıllara kazınıyor: Cynthia, nezih bir restoranın sakin bir köşesinde sarsıcı bir sükunetle konuşarak evliliğinin temelinde yatanları kocasının yüzüne tokat gibi vuruyor, ki bu, filmin de en etkileyici anlarından biri oluyor!..

Hiç yorum yok: