15 Ocak 2008 Salı

Hayatın Hakkını Ver & Çarpık İlişkiler

Güzelliğin on para etmez...

İlginç tesadüf, ikisi de 1975 doğumlu olan, ikisi de 1990’ların ortasına doğru sinemaya giren, ikisi de Hollywood’un genç kuşak kadın oyuncuları arasında birer yıldız adayı olarak görülen iki güzel, Angelina Jolie ve Charlize Theron, aynı hafta içinde Türkiye’de afişlere çıktı ve ikisi de yetenekli olmanın sıradan veya düpedüz berbat filmlerle yerinde saymaktan kurtulmaya yetmediğini bir kez daha hatırlattı.
Sinemada güzellik on para etmiyor, eğer iyi bir filmin içinde yer almazsa!..

Hayatın hakkını ver!

1982 yılında henüz yedi yaşındayken babası Jon Voight’un bir filminde küçük bir rol almış olmasını saymazsak, ilk kez 1993 yılında kamera karşısına geçen ve dokuz yıllık sinema-televizyon kariyerine üç Altın Küre ve bir Oscar ödülü sığdırmayı başaran Angelina Jolie, modellik çalışmalarından itibaren egzantrik kişiliğinden de beslenen yıldız parıltısı bir yana, ünlü oyunculuk hocası Lee Strasberg’in tiyatro okulunda eğitim almış ve New York Üniversitesi’nde sinema öğrenimi görmüş bir oyuncu olarak, geçen hafta gösterime giren “Hayatın Hakkını Ver” (Life or Something Like It) filmiyle yine hüsrana yol açtı: Kendisinin hakkını veremeyen filmlere bir yenisinin ekledi!
“Kemik Koleksiyoncusu”, “60 Saniye”, “Günahkarlar” veya “Lara Croft” gibi vasat işleri de göz önüne alındığında, hatta yeni projesinin “Lara Croft 2” olduğu da hesaba katıldığında, kendisine hem Oscar hem Altın Küre getirerek ismini parlatan “Girl, Interrupted” gibi etkileyici bir filmle yine oyunculuk gücünü göstererek karşımıza çıkmasını daha çok bekleyeceğiz galiba. (Sözkonusu filmin ülkemizde gösterime girmesini de çok beklemiştik zaten, ama en olmadık yapımları piyasaya süren dağıtımcılar, ona şans tanımadı, neyse ki DVD’si çıktı da seyretmek nasip oldu!)
Aslına bakılırsa, “Üç Silahşörler” veya “101 Dalmaçyalı” gibi kendi türleri içinde eli yüzü düzgün sayılabilecek yapımlarla tanınan Stephen Herek’in yönettiği “Hayatın Hakkını Ver” filminin de bütün yüzeyselliğine ve tekdüzeliğine rağmen sıkılmadan seyredilen bir “hafif romantik komedi” olarak kayda geçmesi mümkün, ama hikayesinin getirdiği ilginç ve verimli dramatik malzemeleri heba etmek pahasına bayat numaralarla yetinen bir “formül” filminden pek memnun kalmak mümkün değil, kaldı ki zaten asıl üzücü olan Angelina Jolie’nin filmografisini sıradan yapımlarla doldurmaya devam etmesi...

Çarpık ilişkiler...

14 yaşında balerin olarak geldiği New York’ta sakatlanıp baleyi bırakınca modelliğe başlayan ve sinemada şansını denemek için gittiği Los Angeles’ta güzelliğiyle sokakta dikkatini çektiği bir oyuncu menajeri sayesinde ilk kez 1994 yılında kamera karşısına geçen Güney Afrika doğumlu Charlize Theron, küçük rollerin ardından 1997’de “Şeytanın Avukatı”yla çıkış yaptıktan sonra, yeteneğini oyunculuk eğitimi de alarak geliştirirken, “Tanrının Eseri Şeytanın Parçası“ (Cider House Rules) veya “Bagger Vance Efsanesi” gibi kaydadeğer filmlerin yanısıra “Mighty Joe Young” veya “Tehlikeli Oyunlar” (Reindeer Games) gibi sıradan yapımlarla inişli çıkışlı ilerleyen kariyerine, zaten henüz çok sağlam bir başrol başarısı gösterememişken, geçen hafta gösterime giren “Çarpık İlişkiler” (Waking Up In Reno) filmiyle yine bir iniş çizgisi çekti.
Üstelik, yine ilginç tesadüf, bu filmle kendisinden daha büyük bir hüsran yaratan başrol arkadaşı da, Angelina Jolie’nin geçen yaz ayrıldığı kocası Billy Bob Thornton!..
1997 yılında oyuncu olarak da aday gösterildiği Oscar ödülünü senaryo dalında kazandıran “Sling Blade” filmiyle sıçrama yaptıktan sonra, “Basit Bir Plan”dan “Orada Olmayan Adam”a, “Haydutlar”dan “Monster’s Ball”a, hemen hep önemli filmlerde kendisine Oscar veya Altın Küre adaylığı getiren sıkı oyunculuğuyla usta katına yükselen Thornton bile çuvallayınca, Theron gibi taze bir yıldız adayı haydi haydi çuvallıyor, üstelik onlara eşlik eden tecrübeli İngiliz oyuncu Natasha Richardson’a da yazık oluyor!
Muhtemelen onlar aslında Thornton’ın kurbanı zaten: Çünkü filmin fikir babası bizzat bu usta oyuncunun kendisi! Sonradan projeyi 1992-95 arasında oynadığı bir televizyon dizisinin senaryo yazarlarına devretmiş olsa da, belli ki kamera karşısına geçmekten kaçamamış, başkalarını da peşinden sürüklemiş, ama bu kadroda, böyle bir filmde rol alması garipsenmeyecek tek kişi, son yıllarda pek matah işler çıkaramayan Patrick Swayze galiba...
Türkiye’deki dağıtımcısının herhalde filmde alaycılıkla eleştirilmeye çalışılan hayatlardan yola çıkarak “Çarpık İlişkiler” gibi fazlasıyla uygun bir isimle piyasaya sürdüğü bu sözde romantik komedi, ucuz televizyon dizilerine layık bir senaryo yapısı ve yönetmenlik anlayışıyla, eski arkadaş olan iki çiftin birlikte çıktıkları bir tatil yolculuğunu anlatırken, karikatür tipi seviyesinde karakterler, saçma sapan durumlar ve kahkaha attırma gayretine rağmen tebessüm ettirmeye bile yetmeyen berbat esprilerle dayanılmaz bir hal alıyor...

Olur böyle vakalar!

Velhasıl, Angelina Jolie ne yazık ki “Hayatın Hakkını Ver” filmiyle yerinde sayarken, Charlize Theron da, Billy Bob Thornton ve Natasha Richardson’ın da hanesine eksi puan getirecek olan “Çarpık İlişkiler” filmiyle geri adım atıyor...
İyi bir oyuncu olmak, iyi filmlerde rol almanın garantisi olmuyor. Öyle ya, nice saygın ve usta oyuncunun bile, epey kötü filmleri var. Bunları da öyle istisnalardan sayarak “olur böyle vakalar” deyip geçmek en iyisi!..

Hiç yorum yok: