8 Ağustos 2015 Cumartesi

Germinal


Güçlü bir çığlık…

 

 

Claude Berri, Mayıs 1992’de, Fransız Ulusal Sinema Merkezi’ne yazdığı notta, ‘çağdaş insanın geçmişini bilmeye ihtiyacı olduğunu, nereye gittiğimizi bilmek için, önce nereden geldiğimizi bilmemiz gerektiğini’ belirtiyor ve Emile Zola’nın romanı ‘Germinal’in ‘hayat, aşk, kötülük, ölüm, adalet, özgürlük, mutluluk arayışı gibi, insan doğasına ilişkin köktencil sorular’ yönelttiği için, tarihin bir bölümünü anlattığı kadar, bugüne de ait olduğunu saptıyor. Sonra da, bizi yakından ilgilendiren şu cümleyi yazıyor:

 

‘Birçok  Avrupa ülkesinde, işçilerin bugün içinde bulunduğu koşullar, Zola’nın tasvir ettikleriyle pek az benzerlik taşıyor tabii ki. Ama, 400 Türk işçisinin bir maden kazasında ölmesinin üzerinden de çok uzun zaman geçmedi…’

 
 
 

Berri, 3 Mart 1992’deki grizu patlamasında 263 madencinin öldüğü ‘Kozlu Faciası’nı kastederken, ‘sayısal’ bir yanlış yapıyor belki, ama ‘Germinal’, yarattığı tartışmalar ve gördüğü büyük ilgi sayesinde bir ‘ulusal olay’ haline geldiği Fransa kadar Türkiye’de de karşılığını bulacak bir film. Çünkü ‘daha iyi bir dünya’ arayışı da, ‘bir parça ekmek’ mücadelesi de, henüz bitmiş değil, ne Türkiye’de, ne başka ülkelerde, ne işçiler açısından, ne de başkaları! Dünya epey değişmiş, ilerleme kaydedilmiş, bazı sorunlar aşılmış, insanlar ve olgular daha yumuşamış olsa bile…

 
 
 

‘Doğalcılık’ akımının en önemli temsilcisi sayılan büyük yazar Emile Zola, 1880’lerde onbinlerce maden işçisinin Kuzey Fransa’daki grevini, hayat ve çalışma koşullarını, yalın ve sert bir gerçekçilikle anlatır ‘Germinal’de.

 

Berri, kusursuz bir sadakatle sinemaya aktarmış bu romanı, böylece, ‘etkileyici’ sıfatının yetersiz kaldığı bir film çıkmış ortaya: Güçlü bir çığlık, sarsıcı bir yumruk!

 



Panoramik bir film ‘Germinal’, geniş bir bakış açısıyla yansıtıyor ‘durumu’. Bu anlamda, dekor-kostüm çalışmasından ve müthiş oyuncu kadrosundan aldığı desteği iyi değerlendiren Berri’nin kurduğu sağlam anlatımla, tıpkı Bertolucci’nin unutulmaz yapıtı ‘1900’ gibi, görkemli bir tarihsel ve toplumsal fresk, cüretli ve zengin bir tasvir, karmaşık ve düşündürücü bir politik film haline geliyor ‘Germinal’:

 
 
 

Madenlerin tehlikeli karanlığını, yoksulluğu, sefaleti, her şeye karşın yitirilmeyen yaşama coşkusunu ve sevgiyi, çaresizliği, eşitsizliği, öfkeyi, kitlesel bir patlamanın yaratabileceği şiddetin korkunçluğunu, çözümsüzlüğün içinde beslenen umudu anlatıyor…


 

Fransa’nın maden bölgesi olan Kuzey’de büyük bir ilgiyle seyredildiği ve Berri’nin ‘en iyi madenciler tarafından algılanabileceği’ni söylediği hesaba katılırsa, (belki Maden İşçileri Sendikacıları aracılığıyla) Zonguldak’ta  mutlaka gösterilmesi çok yerinde olur, ama zaten herkesin görmesi, üzerinde durması, tartışması gereken bir film ‘Germinal’. Nereden nereye nasıl gelindiğini anlamak, nereye nasıl gidildiğini ve gidilebileceğini düşünmek için…

 

 

Germinal   
Y: Claude Berri, S: Emile Zola’nın romanından Claude Berri, Arlette Langmann, G: Yves Angelo, YT: Thahn At Hoang, Christian Marti, SY: Olivier Radot, M: Jean-Louis Roques, K: Herve De Luze, O: Reanud, Gerard Depardieu, Miou Miou, Judith Henry, Jean-Roger Milo, Jean Carmet, Laurent Terzieff, Jean-Pierre Bisson, Bernard Fresson, 1993.

Hiç yorum yok: