Savaşta
ilk kayıp: İnsanlık…
Gerçek
bir olaydan yola çıkıyor bu film. İlk kez 1969 yılında New Yorker dergisinde
yayınlanan bir haberi, muhabir Daniel Lang, daha sonra da kitaplaştırmış. Şimdi
de, usta yönetmen Brian De Palma’nın imzasıyla perdeye yansıyor…
Vietnam
Savaşı’ndayız. Üç haftadır cephede olan “acemi çaylak” Eriksson, burnunun
dibinde patlayan bombalar, vızır vızır uçuşan kurşunlar ve yanı başında ölen
arkadaşlarının şokunu atlatamadan, çavuş Meserve’ün korkunç planıyla irkiliyor.
Ertesi gün devriye için ormana çıkarken, köyden bir genç kız kaçıracaklar
“seyyar kerhane” olarak.
Önce
pek kimse ciddiye almıyor, ama sabaha karşı bir eve dalıyor, uyumakta olan iki
kız kardeşten birini sırtlayıp götürüyorlar. Emir-komuta zinciri içinde, kimi
ses çıkarmıyor, kimi de hoşlanıyor bu işten. Eriksson karşı çıkıyor ama neye
yarar? Devriye kolu bir “komünist Vietnamlı”yı “savaş esiri” olarak almış,
komutanlar da buna itiraz etmez elbet!
Önce
bir barakada, Eriksson dışındaki 4 asker, rütbe sırasıyla tecavüz ediyor genç
kıza, sonra da hasta olduğu için öksürdüğünden, “düşmana yerlerini belli
edeceği için” öldürmeye karar veriyorlar onu. Bu andan sonra, Vietnamlılar’la
olduğu kadar, birbirleriyle de savaşıyor Amerikalı askerler…
Evet,
“Platoon”dakine benzer bir tema. Ama bu, savaş denen insanlık dışı olayın
değişmez teması: Kişiler, giderek vahşileşiyor, tüm insani değerleri yitiriyor
savaşta. Hele insanların kan dökmeye ne kadar yatkın olduğu düşünülürse…
Yine
mi Vietnam? Bu da sorulabilir. Ama, “komünizmi durdurup dünyayı kurtarmak” için
oraya giden Amerikalılar, vahşetin hesabını kapatamadılar henüz. O kadar çok
acı bırakmışlar ki geride, kolay kolay da kapatamayacaklar herhalde. Vicdan
muhasebesi zordur tabii…
Savaşın
dehşetini böylesine çarpıcı bir başarıyla anlatan “Savaş Günahları”nın
gösterime girme zamanlaması ilginç doğrusu. Şu sıra, Kuveyt’teki Irak
askerlerinin de, yağmalamanın yanısıra, özellikle sarışın kadınlara tecavüz
ettiği, gelen haberler arasında. Ve dünya uluslararası müdahaleyi tartışırken,
biliniyor ki, onları durdurmak için vahşet uygulamanın faturası da, yıllar boyu
kapanmayacak kadar yüklü oluyor. Çünkü, bir kez başladı mı savaş durdurmak da
zor oluyor, insanları kendi cehennemi içinde birer canavara çevirmesini önlemek
de. Zorbalığa ve vahşete göz yummamak iyi de, onu durdururken başlayacak olan
vahşeti ne yapacağız? Evet, dünya çelişkilerin dünyası. “Barış için savaş” da
bir çelişki. Ve “koruyuculuk” ile “vahşilik” arasında, çok ince bir çizgi var,
sorun da öbür tarafa düşmemekte herhalde.
“Carrie”,
“Patlama”, “Yaralı Yüz”, “Dokunulmazlar” gibi filmlerin usta yönetmeni Brian De
Palma, bir kez daha etkili anlatımıyla kalbinden vurmasını biliyor seyirciyi,
üstelik ABD yapımı Vietnam filmleri
arasında seçimini kesin biçimde yapmış en iyi film belki de “Savaş
Günahları”; zaten ne diyor DePalma: “Savaş, kahramanlar ve hainler yarattı.
Birçok insan öldü, pek çoğu da ağır bedeller ödedi. Ama umalım ki, bunlar bize
ciddi dersler vermiş olsun!”
Michael
J.Fox, bu filmde, “Geleceğe Dönüş”ten bugüne epey yol almış yetenekli bir
oyuncu olduğunu kanıtlıyor yine. Madonna’nın sabık kocası Sean Penn ise,
kendisini ünlendiren ‘kötü’ karakterlerin yeni bir versiyonunu sunuyor…
Bu
filmi mutlaka görün, savaşın nasıl bir dehşet yarattığını bir kez daha
hatırlamakta yarar var!
Casualties
of War (Savaş Günahları)
Y:
Brian De Palma, S: Daniel Lang’in kitabından David Rabe, G: Stephen H Burum,
YT: Wolf Kroeger, SY: Bernard Hides, M: Ennio Morricone, K: Bill Pankow, O:
Michael J Fox, Sean Penn, Don Harvey, John C Reilly, John Leguizamo, Erik King,
Ving Rhames, Thuy Thu Le. 1989.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder