5 Ağustos 2015 Çarşamba

Casualties of War


Savaşta ilk kayıp: İnsanlık…

        

 

Gerçek bir olaydan yola çıkıyor bu film. İlk kez 1969 yılında New Yorker dergisinde yayınlanan bir haberi, muhabir Daniel Lang, daha sonra da kitaplaştırmış. Şimdi de, usta yönetmen Brian De Palma’nın imzasıyla perdeye yansıyor…

 

Vietnam Savaşı’ndayız. Üç haftadır cephede olan “acemi çaylak” Eriksson, burnunun dibinde patlayan bombalar, vızır vızır uçuşan kurşunlar ve yanı başında ölen arkadaşlarının şokunu atlatamadan, çavuş Meserve’ün korkunç planıyla irkiliyor. Ertesi gün devriye için ormana çıkarken, köyden bir genç kız kaçıracaklar “seyyar kerhane” olarak.

 
 
 

Önce pek kimse ciddiye almıyor, ama sabaha karşı bir eve dalıyor, uyumakta olan iki kız kardeşten birini sırtlayıp götürüyorlar. Emir-komuta zinciri içinde, kimi ses çıkarmıyor, kimi de hoşlanıyor bu işten. Eriksson karşı çıkıyor ama neye yarar? Devriye kolu bir “komünist Vietnamlı”yı “savaş esiri” olarak almış, komutanlar da buna itiraz etmez elbet!

 

Önce bir barakada, Eriksson dışındaki 4 asker, rütbe sırasıyla tecavüz ediyor genç kıza, sonra da hasta olduğu için öksürdüğünden, “düşmana yerlerini belli edeceği için” öldürmeye karar veriyorlar onu. Bu andan sonra, Vietnamlılar’la olduğu kadar, birbirleriyle de savaşıyor Amerikalı askerler…



 

Evet, “Platoon”dakine benzer bir tema. Ama bu, savaş denen insanlık dışı olayın değişmez teması: Kişiler, giderek vahşileşiyor, tüm insani değerleri yitiriyor savaşta. Hele insanların kan dökmeye ne kadar yatkın olduğu düşünülürse…

 

Yine mi Vietnam? Bu da sorulabilir. Ama, “komünizmi durdurup dünyayı kurtarmak” için oraya giden Amerikalılar, vahşetin hesabını kapatamadılar henüz. O kadar çok acı bırakmışlar ki geride, kolay kolay da kapatamayacaklar herhalde. Vicdan muhasebesi zordur tabii…

 

Savaşın dehşetini böylesine çarpıcı bir başarıyla anlatan “Savaş Günahları”nın gösterime girme zamanlaması ilginç doğrusu. Şu sıra, Kuveyt’teki Irak askerlerinin de, yağmalamanın yanısıra, özellikle sarışın kadınlara tecavüz ettiği, gelen haberler arasında. Ve dünya uluslararası müdahaleyi tartışırken, biliniyor ki, onları durdurmak için vahşet uygulamanın faturası da, yıllar boyu kapanmayacak kadar yüklü oluyor. Çünkü, bir kez başladı mı savaş durdurmak da zor oluyor, insanları kendi cehennemi içinde birer canavara çevirmesini önlemek de. Zorbalığa ve vahşete göz yummamak iyi de, onu durdururken başlayacak olan vahşeti ne yapacağız? Evet, dünya çelişkilerin dünyası. “Barış için savaş” da bir çelişki. Ve “koruyuculuk” ile “vahşilik” arasında, çok ince bir çizgi var, sorun da öbür tarafa düşmemekte herhalde.

 
 
 

“Carrie”, “Patlama”, “Yaralı Yüz”, “Dokunulmazlar” gibi filmlerin usta yönetmeni Brian De Palma, bir kez daha etkili anlatımıyla kalbinden vurmasını biliyor seyirciyi, üstelik ABD yapımı Vietnam filmleri  arasında seçimini kesin biçimde yapmış en iyi film belki de “Savaş Günahları”; zaten ne diyor DePalma: “Savaş, kahramanlar ve hainler yarattı. Birçok insan öldü, pek çoğu da ağır bedeller ödedi. Ama umalım ki, bunlar bize ciddi dersler vermiş olsun!”

 

Michael J.Fox, bu filmde, “Geleceğe Dönüş”ten bugüne epey yol almış yetenekli bir oyuncu olduğunu kanıtlıyor yine. Madonna’nın sabık kocası Sean Penn ise, kendisini ünlendiren ‘kötü’ karakterlerin yeni bir versiyonunu sunuyor…

 

Bu filmi mutlaka görün, savaşın nasıl bir dehşet yarattığını bir kez daha hatırlamakta yarar var!

 

 

Casualties of War (Savaş Günahları)

Y: Brian De Palma, S: Daniel Lang’in kitabından David Rabe, G: Stephen H Burum, YT: Wolf Kroeger, SY: Bernard Hides, M: Ennio Morricone, K: Bill Pankow, O: Michael J Fox, Sean Penn, Don Harvey, John C Reilly, John Leguizamo, Erik King, Ving Rhames, Thuy Thu Le. 1989.

Hiç yorum yok: