6 Ağustos 2015 Perşembe

Baby Boom (Süper Anne)

"Dediğimi yap, yaptığımı yapma"...
 

 

Amerika’da işgücünün yüzde 53’ünü kadınların oluşturduğunu biliyor muydunuz? Evet, yüzyılların geleneği, son 3 kuşağın kadınları tarafından altüst edilmiş. Küçükken, bir doktor veya avukatla evlenmeleri öğütlenen kadınlar, büyüdüklerinde, kendileri doktor veya avukat olmuşlar! “Pembe getto”larından çıkıp, iş dünyasına geçmişler.

 

Bu kadınlardan yalnızca birini, J.C. Wiatt’ı ele alalım. Yale Üniversitesi’ni birincilikle bitirdikten sonra, Harward’da master yapmış. Şimdi 58. Cadde’deki bir şirkette kişisel bürosu var, yılda yüz binlerce dolar kazanıyor, birçok büyük kuruluşun işletme danışmanlığını yapıyor ve lakabı “Dişi Kaplan”.

 

Aslına bakılırsa J.C. işiyle evli, ama tıpkı kendisi gibi banker biriyle yaşıyor. İkisi de yalnızca işlerini düşünüyor, evlenmeyi akıllarından bile geçirmiyorlar. Afrika sanatına ilgi duyuyorlar (eh, yuppie’ler, yani “genç yönetici”ler arasında, “entelektüel”lik pek moda!). Her ikisinin de, ayrı ayrı, ama eşit miktarda banka hesapları var…

 

Böyle bir kadının her şeye sahip olduğu düşünülür değil mi? Siz yine de, iyice bilmeden öyle sanmayın!

 
 
 

Süper Anne, yukarıdaki sözlerle açılıyor. Sonra, J.C. Wiatt’ın yaşamına giriyoruz. Haftada 70-80 saat çalışıyor, eğlenmek zaten hak götüre! “Canlı yaratık”larla arası pek iyi olmadığından, ama daha çok “bakmak, beslemek, dolaştırmak” gerektiğinden, hoşuna giden bir köpeği alamıyor. Bir tatil evi hayal ediyor, ama tatil yapması söz konusu bile değil. Yaşamında duygulara yer ve zaman yok, iş hayatındaki müthiş hız özel yaşamına da aynen yansıyor, sevişmeleri tam 4 (yazıyla dört!) dakika sürüyor örneğin…



Bir gece, kıtalararası bir telefon alıyor J.C. ve çok küçükken bir kez gördüğü İngiltere’deki kuzeninin trafik kazasında karısıyla birlikte öldüğünü, mirasını da kendisine bıraktığını öğreniyor. Ertesi gün havaalanına gidip, İngiltere’den gelen görevli ile buluşuyor ve mirası alıyor: Bir bebek!

 

“1954’ten beri görmediği” kuzeninin 2.5 yaşındaki kızı Elizabeth, tek akrabası olan J.C.’ye kalmış!

 



Elbette ki, hayatı altüst oluyor J.C.’nin, ama biraz da olumlu açıdan. Üstelik Elizabeth de dünyanın en sevimli mirası!

 

Süper Anne, pek özenilen “Amerikan tarzı yaşam”ın insanları ne hale getirdiğini bir kez daha (evet, kaç film var bunu gösteren!) ortaya koyuyor. O şaşaalı yaşamın ardında, amansız bir “savaş” yaşanıyor ve insani şeylerin çoğu feda ediliyor, yani yok oluyor!

 

Ama korkarım Hollywood, tüm dünyaya “Amerikan yaşam tarzını eleştirel bir gözle sergileyen filmler” sunmaya devam ederken, Amerikalılar da böyle yaşamaya devam edecekler. Galiba Amerikan sinemasının yaptığı şu klasik doktor lafının, yani “dediğimi yap, yaptığımı yapma”nın bir başka türlüsü sadece!

 
 
 

Filmin ilk bölümleri bu tema üzerinde gidiyor. Sonrası biraz taşra hayatı, biraz girişimcilik ruhunun depreşmesi, biraz “pazar mantığının boyutları” ve biraz da aşk üzerine yoğunlaşıyor. Sonunda, yine başladığı yere dönüyor hikaye ve sonsöz çıkıyor karşımıza:

 

“Hiç kimse, başarılı olmak uğruna, insanlığını feda etmek zorunda olmamalı!”

 

Süper Anne, eğlendirici, duygusal ve bir o kadar da düşündürücü bir film.Yapımcısı bir kadın: Nancy Meyers, hem senaryoyu yazmış, hem de mali işlerle ilgilenmiş, dolayısıyla bir işkadınının öyküsünü bir işkadını eliyle izliyoruz. Senaryoda onunla birlikte imzası bulunan Charles Shyer, aynı zamanda filmin yönetmeni de. Görüntülerini William Fraker’ın saptadığı Süper Anne’nin, Bill Conti imzalı müziklerine de iyi kulak verin…

 
 
 

“200 Yıl Sonra”, “Manhattan”, “Annie Hall”, “Interiors”, “Hannah ve Kızkardeşleri”, “Radyo Günleri” gibi filmlerinde Woody Allen’ın en gözde oyuncularından biri olan Diane Keaton, J.C.rolünde gerçek anlamda “döktürüyor”…

 

Ülkemizde de uzun süre sahnelenen “Vahşi Batı” ve “Aç Sınıfın Laneti” gibi oyunlarıyla Amerikan tiyatrosunun en ünlü çağdaş yazarları arasında yer alan, ayrıca “Frances”, “Aşk Delisi” ve “Bir Uçuşun Hikayesi” (Right Stuff) gibi filmlerde çok başarılı bir oyunculuk sunan Sam Shepard ise, veteriner Jeff rolünde.

 

“Seks Yalanları” filmindeki oyunuyla Cannes’da ödül kazanmış olan James Spader da, J.C.’nin hırslı rakibi Ken’i hakkıyla yansıtıyor.

 

Ama, filmin müthiş “miras”ı Elizabeth’i canlandıran ikizler, Kristina ve Michelle Kennedy de, sevimlilikleri ve oyunculuklarıyla, onlardan aşağı kalmıyorlar!

 

 

Baby Boom (Süper Anne)

Y: Charles Shyer, S: Nancy Meyers, Charles Shyer, G: William A. Fraker, YT: Jeffrey Howard, SY: Beala Neel, M: Bill Conti, K: Lynzee Klingman, O: Diane Keaton, Harold Ramis, Sam Wanamaker, James Spader, Sam Shepard. 1987.

Hiç yorum yok: