Adaletin
bu mu Amerika?
İdealist
ve başarılı bir savcı olan Rusty Sabich, Amerikan adalet sistemindeki zaaflara,
aksaklıklara ve adaletsizliklere değinen “Şüphe Altında”nın ana karakteri.
Kadın
savcı Carolyn Polhemus’un evinde tecavüz edilip öldürülmesi üzerine, başsavcı
Raymond Horgan, soruşturma görevini, en güvendiği yardımcısı olan Rusty’ye
veriyor. Seçimlere on gün kala ortaya çıkan bu cinayet, Horgan’ın başarısını
etkiyebileceği için, “bir an önce bir suçlu bulmasını” da istiyor üstelik.
Carolyn,
yükselme hırsıyla her yola başvuran, cinselliğini de bunun için kullanmakta
sakınca görmeyen bir kadınmış. Önce Rusty’yle ilişki kurmuş, ama onun
idealistlik ile saflık arasında gidip gelen dürüstlüğünden “birşey
çıkmayacağını” anlayınca ayrılıp, başsavcı Raymond’ın kollarına atılmış.
O
günden beri bir türlü Carolyn’i aklından çıkaramayan, her fırsatta yeniden birlikte
olmak isteyen, sesini duymak için sürekli telefonlar eden, bu arada karısı
Barbara’yla da arası açılan Rusty, şimdi onun katilini bulabilmek için kolları
sıvıyor.
Gelgelelim,
Carolyn’in karmaşık iş ve özel hayatının ayrıntılarıyla, soruşturma için
gereken incelemelerin gecikmesiyle, dosyayı zamanında yetiştiremiyor.
Raymond
seçimi kaybediyor ve yen yönetim işbaşına gelir gelmez, Rusty’yi cinayetle
suçluyor. Üstelik bir sürü kanıt ve ipucu da, Rusty’nin aleyhine gerçekten.
Savcı makamından, sanık sandelyesine geçiyor Rusty. İdealistçe ve sadakatle
hizmet verdiği adalet sistemi, şimdi onu “şüphe altında” tutuyor...
Evet,
öykü pek yeni değil. Ama “Fahişe”, “Başkanın Bütün Adamları”, “Sophie’nin
Seçimi” gibi sıradışı filmleriyle tanıdığımız usta yönetmen Alan J. Pakula, bir
kez daha ele aldığı konunun “perde arkasına” bakabilmek için kullanıyor bu
öyküyü. Jürisiyle, özerk yapısıyla, mahkeme işleyişiyle, epey özgün bir sistem
oluşturan Amerikan adaletine, kanundaki açıklar ve soruşturma entrikaları açısından
değil, insanlar temelinde yaklaşıyor Pakula.
Bu
açıdan, filmin iki düzlemi var. Birincisi, başsavcıdan yargıca, dedektiften
avukata kadar, herkesin bir yerinden pisliğe bulaştığını ortaya seren, rüşvet
yendiğini, kanıt saklanabildiğini, düzmece iddia dosyaları ve şüpheye dayalı
suçlamalar yapılabildiğini gösteren bakış. İkinci düzlem ise, Rusty’nin öyküsü:
Carolyn’le yaşadığı ilişki, karısıyla yaşadığı mutsuz ortam, birden zanlı
durumuna gelmesi ve yargılanması, bu arada da şimdiye dek pek ilgilenmediği ve
farketmediği çürümeleri görmeye başlaması.
Filmin
tek zaafı ise, finalde seyirciyi “rahatlatan” o gereksiz “cinayet açıklaması”;
oysa katili muğlak bırakmak, gerilimin doruk noktası olabilirdi...
Pakula’nın,
mat ve koyu renkleri gerilim malzemesi olarak çok iyi kullanan, kamerasını hep
bir basıklıkla çerçeveleyen anlatımı kadar, oyuncu kullanımı da çok başarılı.
“Star
Wars” ve “İndiana Jones”larla olduğu kadar, “Tanık”, “Blade Runner” ve
“Frantic” ile de tanınan yıldız Harrison Ford, bir kez daha yetenekli bir
oyuncu olduğunu kanıtlıyor.
“Örümcek
Kadının Öpücüğü”nden sonra, “Ertesi Sabah” ve “Tehlikeli Kokteyl” gibi
yapımlarda da gördüğümüz Raul Julia, avukat Sandy rolünde çok çarpıcı bir
performans daha gösteriyor.
Barbara
rolündeki Bonnie Bedelia ve Brian Dennehy’nin yanı sıra, tecrübeli zenci oyuncu
Paul Winfield da, etkileyici yargıç karakterlerinde keyifli izleniyor.
“Beyaz
Yaramazlık”tan beri unutulmayan muhteşem sarışın Greta Scacchi ise, her perdeye
gelişinde kadın-erkek tüm seyircinin nefesini kesiyor ama, oyunculuk açısından
pek akılda kalamıyor...
“Şüphe
Altında”, mutlaka görülmesi gereken bir yapım...
Presumed
Innocent (Şüphe Altında)
Y:
Alan J. Pakula, S: Scott Turow’un romanından Frank Pierson, Alan J. Pakula, G:
Gordon Willis, YT: George Jenkins, SY: Robert Guerra, K: Evan Lottman, M: John
Williams, O: Harrison Ford, Raul Julia, Brian Dennehy, Paul Winfield, Greta
Scacchi, Bonnie Bedelia, John Spencer. 1990.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder