10 Ocak 2014 Cuma

Bugsy

"Las Vegas'ın temelini atan adam..."
 
 

Amerikan tarihinin efsanevi isimlerinden birisi, gangster Benjamin Siegel. Peki ama neden, hangi özelliğiyle?
 

“Size bir otelden söz ediyorum. Kumarın özgürce oynandığı bir yerden. Bir saray, bir vaha, bir kumar kenti. Başarırsak, otelimizi okullar, kiliseler ve diğerleri izleyecek. Ve bir bakacaksınız ki, bütün eyalet bizim olmuş. Bir eyalete hükmedenler, bütün ülkeyi kontrol edebilirler. Başkanı bile seçtirebilirler. Açın gözlerinizi ve ufuklara bakın!”
 

Böyle diyor, çöl ortasında kurduğu otelle “Las Vegas’ın temelini atan adam” sayılan Siegel…
 

İyi çekilmiş bir film “Bugsy”. Ele aldığınız karakteri, sinemanın bütün gösteri olanaklarıyla, allayıp-pullayarak, eğip-bükerek, nasıl da güçlü bir parlaklıkla aktarabileceğinizi, kanlı bir hayat hikayesinden bile, nasıl da romantik ve eğlenceli bir masal çıkarabileceğinizi gösteriyor bir kez daha.
 

“Yağmur Adam” ve “Avalon” gibi filmler yapmış, yetenekli yönetmen Barry Levinson, bütün hünerini ortaya dökmüş, ritmi, ışıkları, kamera hareketleri, kostümleri, dekorları ve oyuncuları ile, tıkır tıkır işleyen bir film çıkarmış ortaya. Gerçekten kendisini izlettiriyor, arada “hoş” espriler ve “duygulu” dramlar kuruluyor, iki saat geçip gidiyor…
 

Oysa,Warren Beatty’nin büyük bir başarıyla canlandırdığı, “sınırsız enerjisi, çılgın dehası, önü alınmaz düşleri, duygusal ihtirası, amansız cesareti, şeytani çekiciliği, iyi laf yapan ağzı ve tavlayıcı şirinliği” ile çizilen, ve “değeri bilinmemiş” bir adam olarak “trajik” bir boyut da katılan , bu “destansı” portre, aralardan sızan kaçınılmaz gerçeklerle kendini baltalıyor yine de: Hayatını “risk, şehvet, hayalperestlik, tehlike ve aşk”ın yönlendirdiği Bugsy, acımasız bir zorba, soğuk kanlı bir katil, sağı solu belli olmayan bir psikopat, fütursuz bir gangster!.. “Amerikan Rüyası”nın eli kanlı mühendislerinden biri!.. Kızdı mı silah çekmekten ya da öldüresiye dövmekten, bir evi beğendi mi içeri girip zorla satın almaktan çekinmez, rüşvet yedirir, haraç keser, “terslik yapan”ları öldürür…
 

Bunları gizlemek için de, Hollywood’un ışıltılı dünyasında, kibar, şık, yakışıklı bir “playboy” olarak dolanır, sinemacılarla yakın arkadaşlıklar kurar, bunlar iki tarafın da kazançlı çıktığı dostluklardır. (“Bugsy” filmi de, bu tipik kamuflajı yeniden kurmaktan başka bir şey yapmıyor.)
 

Filmin ana malzemesi olan Bugsy-Virginia aşkına gelince: Filmlerde küçük roller bularak ve onun bunun metresi olarak yaşayan Virginia Hill, kendisine kapılan uçkur düşkünü Bugsy’nin sırtından epey para kazanıyor, ve bu “al gülüm-ver gülüm ilişkisi”, filmde derin bir aşk haline geliyor. Aynı Bugsy, karısının karşısında saygılı ve yumuşak başlı bir koca, kızının doğum gününde, bir yandan pasta süsleyen, bir yandan iş ortaklarıyla görüşen, bir yandan da metresinin bulunması için sağa sola telefon eden bir baba!..

 
Denilebilir ki: “Film, iki yönünü de gösteriyor Bugsy’nin. İnsan da tek boyutlu değildir.”

 
Doğru, ama söylemin inşası da önemlidir: “Hayalperest ve romantik bir adamdı, ama aynı zamanda psikopat ve katildi” demek başka, bu cümleyi tersten kurmak başka.
 

“Bugsy”, önceliği “dahi”ye veren bir film. Üstelik buradaki “deha” insanların kanını emmek üzere işliyor. Kendilerine “işadamı” diyen gangsterler, sanırsınız ki, fabrikalar filan kurmuş, ama yaptıkları, kumarhane kurup işletmek, haraç kesmek ve öldürmek…
 

“Bugsy”nin destanı, Las Vegas’ın temelini atan adam olarak kuruluyor filmde. O Las Vegas ki, insanların “eğlence” yoluyla soyulduğu bir kumarhane kentidir. Böyle bir yerin temelini atmak olsa olsa Amerika’da “deha” sayılabilir. “Din-iman” para olunca!..


Bugsy’nin, hayatını tehlikeye atarak ortaklarının 6 milyonunu harcadığı, çöl ortasındaki Flamingo Las Vegas Oteli, bu büyük kentin başlangıcı olmuş, ve bugüne dek 100 milyar dolar kar getirmiş. Zaten öyle olmasa, bu filmde çekilmezdi herhalde. Malum, Amerika, kazananları ve kazandıranları sever, ya da o uğurda ölenleri!..
 

Bugsy’nin ruhu şadolsun, Amerika onun gibi “örgütlü suç” uzmanlarına çok şey borçlu! Tabii Hollywood da öyle. Anlaşılan o ki, gönül borçları bitene kadar da, “romantik gangster destanları” yapmayı sürdürecekler. Bu tür filmler, birçok kişi gibi, bana da sıkıcı geliyor artık. Ama “kalite ve neşeyle anlatılmış, sevimli gangster masalları”nı hala çekici bulanlar için, “Bugsy”nin iyi bir “seyirlik”    olduğu su götürmez tabii!..
 

Bir kumar tutkunu olduğunu söyleyen senaryo yazarı James Toback ve Bugsy’yi geride bırakacak kadar hızlı bir playboy olan Waren Beatty’nin bu filmi niye yaptığı belli. Ama, Warren Beatty’yi nikah masasına oturtmasıyla, Bugsy’yi kendisine bağlayan Virgina Hiil’e benzese de, onun gibi üçüncü sınıf değil, gerçekten güçlü bir oyuncu olan Anette Bening ve yetenekli yönetmen Barry Levinson ne arıyor bu filmde?

 


Bugsy

Y: Barry Levinson, S: Dean Jennings’in araştırma kitabından yaralanarak James Toback, G: Allen Daviau, YT: Dennis Gassner, SY: Leslie McDonald, K: Stu Linder, Christopher Holmes, M: Ennio Morricone, O: Warren Beaty, Annette Bening, Harvey Keitel, Ben Kingsley, Joe Mantegna, Elliott Gould, Bebe Neuwirth, Wendy Phillips, Kimberly McCullough. 1991.

Hiç yorum yok: